Müşterek yeni anılarımız yok,inşallah
yakında olur,onun için çok güzel yapılmış olan
sitedeki anılardan esinlenerek ben de eski anılarımı tazeledim.
İsmi geçen değerli hocalarımızı da Rahmet ve Şükran ile anarım.
En üzücü anım:
Son sınıflardayken,bir gece giriş katındaki salonda bir gösteri olacaktı,her
zamanki gibi bizim sınıftan
birileri görevlendirilmişti,biri de bendim.Salonun giriş kapısında küçük sınıflardan
bir çocuk, pijama sandığım bir pantolon ile gelmişti.Niye soyunup geldiğini,hemen
gidip pantolonunu giyip gelmesini,böyle giremeyeceğini,ikaz ettim.Kendi bir
şey söylemeden,başka biri,"ağbi,onun başka pantolonu yok,derse de böyle
giriyor"demişti.
Hatırladıklarım arasında bu kadar utandığım bir olay hiç yaşamadım,iyi ders
almışım.
O seneler ik defa parasız yatılı bir sınıf gelmişti,onlardan biriydi,sonradan
,sanırsam aile birliği,bütün
sınıfı giydirmişti.
ARKA BAHÇE:
Top oynadığımız arka bahçeye bitişik 2 bahçe daha vardı,biri bir eve aitti,diğeri
ise önemli bir kot farkı
ile Dünya Gazetesi matbaasına aitti.Birinci anı Saffet ile ilgili,kaçan topu,bahçesinde
hurma ağacı da olan
evden almak için,aradaki parmaklıkları aşarken,bir şekilde çenesinin altından,tepesi
ok ucu şeklindeki
parmaklıklara asılı kalmıştı.Nasıl çıkardığımızı hatırlamıyorum,ancak Nedim
Bey'in"melek gibi bir çocuktu, bunu nasıl yaptı''diyerek dövünmesini
çok iyi hatırlıyorum.
Dünya Gazetesi ise bahçesine kaçan topları vermezdi,bizim arkadaşlar da tel
ve ip karışımı sarmaşık
gibi süzülen bir düzenekle tarzan gibi aşağıya iner,sonra da aynı sistem ve
yukarıdakilerin yardımıyla tırmanırlardı.Bir defasında Sinan tırmanırken,resmini
çekip,ertesi günü gazeteye basmışlar ve
"okul idaresinin sorumsuzluğu"diye başlık atmışlardı.Biraz sıkıntı
yaşamıştık.
NURETTİN TOPÇU:
Nurettin Bey,futbolu hiç sevmezdi,bizim okul maçları da Çarşamba'ları olur,ve
oyuncular son 2 derse
girmezdi.Okul takımında klasik kısımda o sene Ferhan(İstanbul Amatör karmasının
orta hafıydı)ve Hüseyin de oynarlardı.Ders Nurettin Bey'in,haber verip gelemiyorlar,bizde
en girgin Ümit'ti,biz kapıda bekledik,o girip müsaade istedi;Nurettin Bey
sormuş,topçular kim?Ses yok,üçüncü soruşunda biri gelmiş,diğeri yine gelememişti.Ders
bitince yetişmişti.
Nurettin Bey Galatasaray Lisesi ve onunla ilgili hiç bir şeyi de sevmezdi.Bir
gün arkadaşlardan biri,"hocam Tevhik Fikret'in oğlu papaz olmuş"dedi,gayemiz
onun hakkında bazı kötü sözler söylemesiydi,ama o "Aferin oğlana,babası
Allah'sızdı(dinsizdi de demiş olabilir),kendi hiç olmazsa bir din seçmiş"demişti.
İFFET HANIM:
İffet Hanım,tanıyabileceğimiz en zarif insanlardan birincisidir diye düşünüyorum.
O da beni çok severdi,hatta bir defasında sınıfta,"içinizde bir Latif
kopya çekmez" demiş,Ömer Cansu'nun "hocam o saman altından su yürütür"
şakasına rağmen,fikrinde israr etmişti.Ama bizim sınıftan tek kopya olayını
da benimle yaşadı.Lise bitirme imtahanları klasik grupla birlikte olurdu,benim
önümde de milli basketçi Haluk oturuyordu,imtahan sırasında bana bir şey sordu,ben
de cevap verdim.Bunu gördüğünü tahmin ettiğim,diğer sınıfın hocası,sanırım
Şükran Hanım'dı,gelip,hem benim,hem de Haluk'un yazılı kağıtlarına bakıp,hiç
bir şey söylemeden,bir not almıştı.Bunu da sonuçlar açıklandıktan sonra hatırlamıştım.Sonuçlar
açıklandığında,her iki dönemde de 9 aldığım edebiyat 4'tü.Haluk da 4 almıştı.Yaşadığım
tek ikmaldi,bir de İffet Hanım'dandı,şok olmuştum;
Raşit ve sanırım Murat, İffet Hanım'ın evine gittiler,onun göz yaşları içinde,çok
israr ettim,ama
Şükran Hanım'ı ikna edemediğim dediğini anlatmışlardı.O yaz Akçay'da Saffet'lerle
beraberdik,
hakikaten acaip çalıştım,İffet Hanım'ı mahçup etmek istemiyordum,Ziya Gökalp
ile ilgili sorular
gelmişti,imtahanda Şükran Hanım yanıma gelip,bir şeye ihtiyacım olup olmadığını
sormuştu.
10 almıştım.
NAŞİT BEY:
Naşit Bey.Alman hocalar gecikince,bir sene ilk sömestir bize kimya okuttu.Bizim
sınıf"hocam,iyi ki geldiniz,bu almanlardan bir şey öğrenemiyoruz, sağolun,var
olun" gibi devamlı yağ yapıyordu . İmtahan günü geldi,biz o güne kadar
hep açık kitaba alıştığımız için,ezber yapamıyoruz,bütün sınıf dosya veya
Büyük Atlas'ları kaplayıp,kopyaları aralarına yazdık.İmtahan kağıtlarını bunların
üzerinde yazıyoruz.Kabın üzerinden okunuyor.İmtahan başladı,sanırım Bekir,iyi
okuyamadığı için,dosyayı kaldırmış, bakarken,Naşit Bey yakaladı.Heyecanlanan
Raşit dosyayı kaldırmak isterken o da görüldü.Naşit Bey Raşit'i çok sever,ideal
Türk genci olarak görürdü,"sen de mi Raşit?"dedi.Raşit cevap vermedi,ama
sanırım Süheyl kalktı,ve "hocam hepimiz çekiyoruz"dedi.Naşit Bey'in
yüzü karıştı,yazıklar olsun size dedi,yaşlı adamdı, rahmetli babamın da İstanbul
Lisesinden hocasıydı,buna rağmen,bütün kağıtları topladı ve bir defada yırttı.Sınıftan
çıktı,bir daha bize derse girmedi,ama sömestir sonunda hiç birimize kırık
not vermedi.
NEDİM BEY:
Nedim Bey muavinler arasında genellikle en sert hocamız olarak kabul edilirdi.Ancak
bütün sınıfa izin verirdi,büyük cesaretmiş.Hafta içi Ömer Cansu gidip Nedim
Bey'den hamama gitmek için izin isterdi,alırdı, o zaman bütün sınıf için isterdi,Nedim
Bey"ulan hepiniz demi hamamcı oldunuz,defolun gidin"deyip izin verirdi,yanılmıyorsam
Ömer'de onun elini öperdi.Biz de Beyoğlu'na çıkardık.
Okuldan bir defa kaçtım,Fener-DVS maçı vardı,orada hem yenmişler hem de yedek
kulubesindeki
Ziya'yı falan yaralamışlardı,çok bilenmiştik.Raşit,Murat,ben ve yanılmıyorsam
Halit akşam okula dönmeyip, maça gitmiştik,maçtada Ümit ile karşılaşmıştık,zira
okul takımına izin çıkmıştı,ama biz kaçaktık. Maçta yenildik,gece okula döndüğümüzde,kapıcımız,Nedim
Bey'in hala dolaştığını söylemişti,biz de okula girmeyip,Sultanahmet Otel'inde(pis,hipi
oteli)gecelemiştik.
FUTBOL:
Haydarpaşa Lisesinin arka bahçesinde Haydarpaşa Sağlık koleji ile maçımız
vardı,kazanan küme çıkacaktı. Maçın yeri yanlıştı,zira okul sahanın karşısındaydı
ve okuldan çıkan maça gelmişti.Çok kalabalık bir seyirci topluluğu vardı,ve
aleyhimize ciddi tezahürat vardı,korkutucu bir durum da oluşmuştu,bizim başımızda
Selim Bey,seyirci olarak da sadece Erol vardı.Maçın sonlarına doğru,Ali Saydam(Herhalde
takım çıkaramadığımız için olacak)sol açık oynuyordu,maçtaki en hızlı deparını
atarak,sağ tarafa koştu,ve Erol'a şöyle dedi"Erol,koş okula telefon et,
Cengiz ve Ahmet hemen gelsinler".Cağaloğlu nire,haydarpaşa nire. Maç
0-0 bitti,okulun hamamında da dost olmuştuk.Selim Bey'in dirayetli davranışlarını
da unutmadık.
Fenerbahçe Stadında Sultanahmet Motor Sanat ile maçımız var.Biz soyunurken,fenerliler
giyiniyordu.
Ümit o zamanki antrenör Oscar Hold'u bizi seyretmeye davet etti.Maçta gözümüz
hep trübündeydi.
İlk yarı 0-0 bitti,Hold'un seyrettiği 2.yarıda 3 gol yemiştik.
Arka bahçede orta karma-klasik lise 2 maçı vardı.Ben birine faul yaptım,o
bana küfretti,ben birşey
demeyince korktum sandı,yakamdan tuttu,bir de kafa attı,gözümün altı hafif
yarıldı,ben o zaman okulda
güreş de çalışıyordum,kafa kol attım,üstüne oturdum.Onların kaptanı geldi"Latif
sen efendi çocuksun,vurma"gibi sözler söylerken,benim zaten vurmaya niyetim
yoktu,bir gördük ki,Almanca kısmından benden alt sınıftan biri,bir sopayı
kapmış geliyor,yanılmıyorsam Tekin idi,bu sefer kaptan ona doğru hamle yapmıştı.Demek
ki o zamandan beri bir birliğimiz varmış.
Çok oldu,hepinizin gözlerinden öperim.
Latif Görece (15.1.2008)