Sene 1959, HZ -C de ilk günüm.
15.00 -17.00 teneffüsü, sanırım Süheyl ile birlikteyiz. Yanılmıyorsam ilk gün
Süheyl ile yan yana oturmuştuk ve ilk seviye belirleme sınavı bizi ayırıncaya
kadar 10 gün yan yana oturduk. Ve benim Süheyl'e karşı olan güzel duygularımın
temeli o günlerde atıldı. İlk ders ,öğrendiğimiz kelimeler arasında '' SİLGİ
'' var. Süheyl ile bir türlü ''Radiergummi'' demeye dilimiz dönmüyor. Sonunda
Almanca'nın çok zor olduğuna kanaat getirdik. Seviye sınavını Sait Gökçe 10
gün kadar sonra yaptı. Benim yarım sayfalık yazıda 17 yanlışım var. Bir tanesi
Artikel yanlışı, 16 tanesinde, D harfini hoca majiskül istiyor, ben düz yazmışım.
Hazret kağıdı gül bahçesine çevirmiş. Birinci Kunduz Ali, 0 veya 1 yanlışı var.
Mümessil oldu ve tam kürsünün önündeki sırada tek oturmaya hak kazandı. Ben
Süheyl'in 10 kişi kadar gerisindeyim. 3. sırada, Süheyl ile Sina'nın arkasına
denk geldim diye seviniyorum, yanımda da Ata Murat.Dönelim teneffüse;
Arka bahçede futbol sahasından parmaklıklar ile ayrılmış eğimli bahçeyi hatırlarsınız.
Şimdi orada İELEV'in anfisi var. ( Kar yağınca, kıçının altına bir tahta parçası
bulanın kızak kaymaya gittiği, 30 - 40 metrelik yokuş alan. Bab-ı Ali yokuşuna
bakan duvar ile bitiyor.).Yokuşun orta yerinde bir ağaç var. Ata ile ben o ağaca
tutunur, yanımızdan kayarak geçenleri paçasından tutup, ters çevirirdik.Başaşağıya
kaymanın zevki bir başka oluyordur her halde. Bir de bitişte o duvar olmasaydı.
Ama pek çok kişi böylece kafasının duvardan daha sağlam olduğunu ispatlamış
oldu. Bazıları da merdivenle kayardı. Bir seferinde Tunaya'nın bacağı merdivenin
altında kalarak kaymışlardı. En altta BACAK üstünde merdiven, üstünde 5 -6 kişi
. Tunaya'cığım, bari sen inseydin, ne de olsa bacak senin. Bir kişinin yükü
eksilmiş olurdu. Akıl edemedi her halde, ne de olsa küçüktük. Verilmiş sadakası
varmış.
Tayfun Sayar (6.2.2007)
Kucuk bahce ile iki ufak ani da benden
Sanirim 1C deyiz. Kar yaginca once biraz bahcede kar eglencelerinden sonra arka
kucuk bahcede kaydirak oynandigi bilgisi gelde. Hemen kostuk. Her tahta parcasini
bulan altina oturak yapmis kayiyor. Nerelerden bilemem bir kotraplak parcasi
buldum, ben de kayiyorum. Aman ortalik tam kargasa. Ben diyeyim 30 siz deyin
80 cocuk bir asagi kayiyor, altindaki tahtayi kapip yukari tirmanmaya calisiyor.
Yolda kayana ya kartopu atiliyor, yada itip kakilarak ters cevriliyor. Eger
tahtasini kacirirsa hemen biri tahtayi kapiyor. Dogru yukari uca basliyor o
kaymaya. Tabii ki bir tahta parcasindan kaydirak icin
kapismalar, yine itis kakislar.
Bu arada birisi tahta merdiven buldu. 8-10 basamakli 5-6 metrelik kocaman, duz
bir merdiven. Adam o merdiveni nereden buldun? Zaten herkesin kizagi yok. Bosta
kalanlar merdivene biniyor. Tabii
merdivenin her basamaginda en az 3-4 kisi. 30 kisi merdivende hep birlikte kayiyor.
En alt ucta herkes bir ucundan yapisip merdiveni yukariya tasiyor yine asagiya
ucus. Inerken sanki merdiven asagidaki
duvari yikip bosluga ucacakmis gibi Yildirim hiziyla gidiyor. Yolda yine birileri
kar topu atip kayanlari iteliyor. Ben kucuk kantraplagimla hala tek basima mutluyum.
Aman ne oldu? Biri beni yolda iteleyince once ters dondum sonra kizagim ayrildi.
Ben kic ustu pantolonumun uzerinde asagi indim. Bakiniyorum bostaki kizagimin
gelmesi lazim. Anlasilan biri yolda
kapmis. Bos gozlerle aradim ama heyhat kim bilir kimin altinda. Zaten kan ter
icindeyiz. Umudumu yitirince dondum merdivene. Olsun oda keyifli. Hem hep birlikteyiz
iste. İnip inip cikiyoruz. Ust ucta
merdivene binerken biri sirtima atladi. Ayagim kivrilip mervivenin altina girdi.
Ayagimi cikartana kadar merdiven kizak hareketlendi. Millet ustumuzda. Acidan
bagiriyorum ama duyan yok. Herkes keyiften
ciglik atiyor. Alt uca gelince merdiveni kaptiklari gibi ayagimla birlikte cekeliyorlar.
Merdiven gitti ben alt ucta kaldim. Ayagim aciyor. Basamiyorum. Erdal Teksalan
(210) gordu. Koluma girdi, kaygan
cikista yardim etti. Sinifa kadar getirdi. Sag olasin Erdal, ayagim kirilabilir,
lifler kopabilir sakat kalabilirdim. Eglenceyi birakip bana destek olmustu.
Gece etudu, canim aciyor. Ayak sisti. Revire gitmeye korkuyorum. Ne de olsa
yaramazlik yaptik. Uslu uslu pencereden kar yagmasini seyretmedik. Dazlak duysa
bir de trampet sopasiyla dayak var. Sabah ayak daha da sisti. Artik aci dayanilmaz.
Revire gittik. Hemen bir telas. Eve haber gitti. Babam geldi. Babam sert, korkum
artti. Ancak hayret hic kizmadi. Benim dusunemedigim, oglunun sagligi soz konusu
olunca isler farkli oluyormus. Nereden bileyim, cocuk hep babasini sert gormus
iste.
Rontgen, kirik yokmus, pansuman bir hafta rapor ve okula donus. Cok uzadi. Hizimi
bulmusken yazayim dedim. İkincisi başka sefere.
Not kar kalktiktan sonra tekerlek ve tekerlege tas, sopa demir atma baslamisti.
Sevgili Ferit in basina o olay gelince hepsi unutuldu.
212 Tunaya Kalkan (8.2.2007)
Benden genellikle övgü duymaya alışıksınız
ama kötüleri yazmazsak söylediğimiz güzel şeylerin değeri anlaşılmaz. Tunaya'cığım,
görüyorsun neler hatırlıyorum. Bacağından bahsetmeseydim senden o güzel anıyı
etraflıca dinleme fırsatımız olmayacaktı. ( Anının güzelliği tabii ki bacağının
başına gelenler. Şaka şaka.) Okula gelen baban mıydı yoksa fırt dayın mıydı?
Tayfun Sayar (8.2.2007)