Sevgili Arkadaşlar,
Sizlere okuldaki kopya anılarımı yazdığım şu günlerde, aklıma nerede okuduğumu
bir türlü hatırlayamadığım bir kopya hikayesi geldi. Sizlerle paylaşıp, şimdilik
5 bölüm halinde göndereceğim kopya anılarımın açılışını , bu güzel hikaye ile
yapayım dedim. Hikayenin kahramanlarının gerçek kişiler ile hiç bir alakası
yoktur. Yer, mekan, olay ve kişiler ile ilgili benzerlikler varsa, tamamen tesadüf
eseridir.
Bir zamanlar güzel bir ülkede, köklü ve seçkin bir erkek lisesi varmış. Ülkenin
resmi dili Almanca olduğundan, okulda da Almanca olarak eğitim yapılırmış.Hikayenin
kahramanlarından biri, lisede okuyan, uzun boylu , okul basket takımının as
oyuncusu, bir- iki sene de kaldığı için okulun baba tiplerinden , korkusuz ve
cüretkar bir öğrenci. Adı da Hufeisen von Insel. Türkçeye ADA NALI şeklinde
tercüme edebiliriz. Yazması daha kolay olduğu için, O'ndan kısaca Adanalı diye
bahsedeceğim.
Diğeri ise, bu okulda İng. öğretmenliği yapan Salina isimli , genç ve güzel
bir öğretmen. Okulun öğrencilerinden çoğu O'na hayran. Ahh bir merdivenden çıksa
da aşağıdan ront çeksek diye, teneffüslerini merdiven diplerinde geçiriyorlar,
etek boylarının diz üstünde olduğu o günlerde.Salina öğretmen de uyanık, merdivene
gelince hemen hemen duvara yapışarak çıkıyor.Bu nedenle de adı, Wandfreundin
Salina'ya çıkmış. '' Duvar dibi Salina'' şeklinde tercüme edebiliriz. Aslında
yürekli bir kadın .Bir defasında merdivende, arkasında yerlerde sürünen bir
öğrenciyi yakalamış, eteklerini dizinden bir karış yukarıya çekerek öğrenciye
gülümsemiş ve sonra gürlemiş. '' Gerisini anan göstersin.'' Herhalde motherfucker
sözü bu ülkeden alınmış olmalı. Adanalı, Salina öğretmene bir konuda acayip
gıcık olmuş ve intikamını almayı kafasına takmış. ( Galiba kopya çekerken yakalanıp,
0 almış. )
İlk yazılı sınavda Adanalı, pantolon cebini delerek, saç fırçasını bu cebe yerleştirmiş.
Tabii ki o ülkede fırçaya Pinsel diyorlar. Sınav başlamış. Adanalı kopya çekiyormuş
gibi hareketler yaparak hocayı kıllandırmış ve Salina hanım O'nu görünce de
, kopyayı delik cebine sokar gibi bir hareket yapmış. Hoca gelmiş, '' Bırak
kağıdı, kalemi, kopya çekiyordun.''
'' Yanlışınız var hocam, yok öyle bir şey. ''
'' Sus, terbiyesiz , gözümle gördüm. Üstünü arayacağım. '' Ve elini daldırmış
Adanalının cebine, bir anda kıpkırmızı olmuş. Yanılmanın ve Adanalıyı haksız
yere suçlamış olmanın verdiği mahcubiyetle. Tuttuğu şey sadece Adanalının saç
fırçasıymış ve başka bir şey de yokmuş garibin cebinde. Mahcubiyetin yarattığı
şok ile Salina hoca sınavı iptal ederek, Adanalıyı idareye teslim etmiş.
Sonra ne mi olmuş? Adanalıyı ,kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı olarak cebi
delik dolaşmaktan ve uzun saçları nedeniyle saç fırçası taşıyıp , öğretmeni
yanıltmak suçlarından, tasdiknamesini verip, okuldan atmışlar.
Benim size yazdığım gerçek anılar arasında, tabii ki böyle absürd şeyler yok.
Ancak, yanlış hatırladığım kısım ya da kişiler varsa, lütfen beni hırpalamayacak
bir üslup ile düzeltin. ( Süheyl'in kullandığı üslup tercihimdir. ) Çok hatırlarsanız,
çok yanılırsınız. Bu bir gerçek ama, önemli olan yanılgının, yazılanlara oranının
az olması ve kimseyi kırmamasıdır.
Her zamanki gibi, abartılı ve fantezilerle süslenmiş bir üslup kullanmaya devam
ediyorum. Ne de olsa maksat,anımsatırken gülümsetmek.( Güldürürken düşündürmek
gibi bir şey oldu.) Aksi halde, ciddi bir üslup ile tarih yazardım, adıma da
Naima ya da Emre Yazman kardeşim gibi vaka-nüvist denirdi. Gerçekten yaşanmış
hikayelerde buluşmak üzere hepinize sevgiler.
Tayfun
(9.5.2007)